• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905057700624
  • https://www.instagram.com/dersbirebir

Okuma Bozukluğu

Okuma bozukluğu, “disleksiya, disleksi-dyslexia, geriye doğru okuma, öğrenme özrü, aleksiya ve gelişimsel kelime körlüğü” gibi terimler kullanılarak ifade edilmektedir. Okuma, öğrenme ve bilgilenmenin en temel yollarından biridir. Uzmanlar okumayı; yazılı bir metni gözle izleyip anlamını kavramak, gerekirse seslendirmek olarak tanımlarlar. “okuma”, merkezi sinir sisteminin bir işlevidir. Sözcüklerin tanınması, anlaşılması ve bellekte depolanması ya da dil bilgisi açısından incelenmesi için fonetik birimlerine ayrılması gerekir. Konuşma sırasında benzer bir süreç otomatik olarak işlerken, okuma eylemi için bu süreç karmaşık ya da zor bir süreç hale gelebilir. “Konuşma doğal bir işlev iken, okuma bir buluş ve bilinç düzeyinde öğrenilmesi gereken bir eylemdir.” tümcesi, bu durumu oldukça iyi açıklamaktadır.

Sesli okumanın özellikleri
1. Sesli okuma, anlam kurma sürecidir. Hiçbir yazılı kaynak kendini ifade edici değildir. Okuyucunun ön bilgilerini kullanarak onu çözmesi gerekir. Okumada ön bilgi çok önemlidir.

2. Sesli okuma akıcı olmalıdır. Akıcı olabilmenin temelinde kelime ayırt etme yeteneği yatmaktadır. Kelime tanıma ve ayırt etme işi halledildiği zaman öğrenci metnin tamamını anlamış olacaktır.

3. Sesli okuma stratejik olmalıdır. Stratejik okumanın amacını öğrenci bilmelidir. Bir hikâye ile bir ders kitabını nasıl ve hangi maksatla okuması gerektiğini ve bunun stratejisini bilmelidir.

4. Sesli okuma teşvik edilmelidir. Dikkat unsuru okumada çok önemlidir. Zayıf okuyucular dikkatsiz ve düzensiz olabilirler. Bu nedenle okunan metne, motive olmak gereklidir. Sesli okuma yapan öğrenci için yazılı materyal; ilginçtir ve bilgi vericidir. Öğrenciyi harekete geçirir.

5. Sesli okuma hayat boyu devam etmelidir. Okuma hayat boyu devam eden bir etkinliktir. Bunun için hemen hergün zamanımızın bir kısmını okumaya ayırmalıyız.
Ankara ilkokullarında 2572 öğrenci ile yapılan çalışmada; öğrencilerin öğrenim gördükleri sınıflara göre 1 dakikada okudukları ortalama kelime sayısı aşağıda verilmiştir.
1. sınıf ortalaması   45 kelime/dakika
2. sınıf ortalaması   73 kelime/dakika
3. sınıf ortalaması   91 kelime/dakika
4. sınıf ortalaması   97 kelime/dakika
5. sınıf ortalaması 120 kelime/dakikadır.
Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan öğrencilerin okuma hızı şu şekildedir:
1. sınıf 50 kelime/dk,
2. sınıf 80 kelime/dk,
3. sınıf 95 kelime/dk,
4. sınıf 100 kelime/dk,
5. sınıf 140 kelime/dk civarındadır.
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından hazırlanan psikiyatrik bozukluk tanı sınıflandırmasında (DSM-IV) belirlenen okuma bozukluğu ölçütleri şunlardır:

a) Bireysel olarak uygulanan standart doğru okuma ya da kavrama testleri ile ölçüldüğü üzere, kişinin kronolojik yaşı, ölçülen zekâ düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma başarısı beklenenin önemli ölçüde altındadır.

b) A tanı ölçütündeki bozukluk, okul başarısını ya da okuma becerileri gerektiren günlük yaşam etkinliklerini önemli ölçüde bozar.

c) Okuma bozukluğu duygusal bozuklukla birlikte görülse bile, okuma zorluğu genellikle daha fazladır.

Okuma bozukluğu; çocuğun kelimeleri tanıma yeteneğinde bir bozukluk, yavaş ve yanlış okuma ve iyi anlayamama olarak tanımlanmaktadır. 

Öğrencilerde okumada gözlenen hatalar şunlardır:

  1. Yazılan kelimenin yerine başka kelime okuma,
  2. Yazılan kelimeyi yanlış okuma,
  3. Kelimeyi okurken eklemeler yapma,
  4. Kelimeyi okurken bazı heceleri çıkarma,
  5. Kelimenin bir bölümünü yanlış okuma,
  6. Kelime atlama, kelimeyi tekrarlama (kelimeyi önce yanlış okuyup, sonradan düzeltme de tekrar olarak kabul edilir),
  7. Kelimeyi okurken iki saniyeden uzun süren takılma veya heceleme,
  8. Okuduğu yeri kaybetme,
  9. Satır tekrarı,

10.  Satır atlama,

11.  Noktalama işaretlerine dikkat etmemedir.
Okuma Bozukluğu Olan Çocukların Okumada Yaptıkları Hatalar 

Okuma bozukluğu olan çocuklar, okumada şu hataları yaparlar:

  1. Okurken satır atlar, yerini kaybeder.
  2. Okumada hız ve nitelik açısından yaşıtlarından geridir.
  3. Hangi harfle hangi sesin eşleşeceğini bilemez. Çocuk, benzer görüntü ve ses veren harfleri ayırt etmekte zorlanabilir; “deniz “yerine “beniz”, “su” yerine “şu” okunması sıkça yapılan yanlışlardır.
  4. Harfin şekli ile sesini birleştiremez.
  5. Kelimeleri hecelerken ya da harflerine ayırırken zorlanır.
  6. Sınıf düzeyinde bir parçayı okuduğunda anlamakta zorlanır, başkasının okuduklarını daha iyi anlarlar.
  7. Bir metni okumaya çalışırken, sözcüklerin başına odaklanmakta zorlanabiliri ve sözcüğün ortasından başlayabilir, örneğin “baştakiler” sözcüğüne “ta” diye başlayabilirler; okurken sıklıkla yerlerini kaybederler, satır ya da sözcük atlarlar.
  8. Sözcüklerin anlamını ve gramer kurallarını bilemez. Özne ile eylemi birleştiremez. Sözcükleri parçanın anlamını bozan bir şekilde okuduğunda bunu fark edemez.
  9. Sözel okumalarında birçok hatalar yaparlar. Hatalar genellikle atlamalar, eklemeler ve kelimelerin çarpıtılmasıdır.

10.  Çocukların yazılı harf karakterlerini ve büyüklüklerini, özellikle uzaysal yönelimde ve çizginin uzunluğunda farklı algılamalarından dolayı, ayırt etme güçlüğü çekerler.

11.  Basılı veya yazılı dildeki okuma sorunları harflerde, cümlelerde ve hatta bir sayfada olabilir. Çocukların okuma hızı yavaş ve sıklıkla az anlamayla birliktedir.

12.  Akranlarına göre okumayı geç öğrenirler.

13.  Okuma bozukluğu olan birçok çocuk, yaşıtları gibi yazılı veya basılı metni kopya edebilir; fakat hemen hepsinin hecelemeleri kötüdür.

Ek sorunlar arasındaki dil güçlükleri, sıklıkla ses ayrım bozuklukları ve kelimeleri arka arkaya söyleme güçlükleri şeklindedir. Böyle sorunu olan çocuk, bir cümleyi okurken ortasından veya sonundan başlar. Bu gibi çocuklar sağ-sol ayrımını iyi yapamadıklarından harflerin yerlerini de değiştirirler. Hem belleğe çağırımda hem de devamlılığı sağlamadaki başarısızlıkları, harflerin isimlerini ve seslerini hatırlama güçlüğü meydana getirir.

Öğrenme güçlüğü olan çocukta sözcüklerin tanınması, anlaşılması ve bellekte depolanması ya da dilbilgisi açısından incelenmesi için fonetik birimlerine ayrılması aşamasında ortaya çıkan yapısal bir eksiklik nedeniyle yazının okunup anlaşılması güçleşmektedir. Sese ilişkin sembollerin görsel olarak algılanması, ayırt edilmesi (fonolojik farkındalık) ve özellikle de ses sembollerine ilişkin tanıma ve seslendirmeyi hızlı yapabilmeye ilişkin güçlükler okuma hızını, doğruluğunu ve anlamayı etkilemektedir.

Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, okuduğu metinden fikirler ve imgeler çıkarmada, bildikleriyle yeni öğrendiklerini birleştirmede, öğrendiklerini belleğinde tutmakta güçlük yaşarlar.

Ayrıca, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar da yüksek oranda okuma bozukluğu riski taşımaktadır. İleri derecede okuma bozuklukları, sıklıkla ruhsal sorunlarla birliktedir. Okuma bozukluğu daha önce ortaya çıkan bir ruhsal bozukluğun veya duygusal ve davranışsal bozuklukların nedeni olabilir.

 Okuma bozukluğu olan çocukların problemi ise okuduğunu anlayamamak değil okuyamamak yani işittikleri simgeleri, gördükleri simgeleri birleştirememeleridir.

Öğretmen sınıfta çocuğa bu yetenekleri kazandırmak için “okuduğunu anlama testlerini” zaman zaman çocuğa uygulamalıdır. Öğretmenin bu testlerden elde edeceği sonuca göre öğrencilerinin okuduğunu anlamada hangi düzeyde olduğunu belirleyecektir. Okuduğunu anlamada sınıfın gerisinde olan öğrencilerle birlikte çalışmalar planlamalıdır.

Standartize “Okuduğunu Anlama Testi” ülkemizde bulunmamaktadır. Bu testle ilgili yapılan çalışmalar akademik düzeydedir. MEB’e bağlı ilköğretim okullarında okuduğunu anlama testi kullanılmamaktadır. Genelde öğretmen mesleki tecrübesine dayanarak çocuğun okuduğunu anlamaya ilişkin çıkarımlarda bulunmakta ya da yardımcı ders kitaplarında bulunan testlerle çocukların okuduğunu anlamaya ilişkin çıkarımlarımda bulunmaktadır.

Okuma Bozukluğunun Tanılaması 

Okuma bozukluğu olan çocuklar, çoğunlukla ikinci sınıftayken incelenir. Öğrenciler arasındaki okuma güçlüğü en erken birinci sınıftaki beklenen okuma düzeyinde olması gerekenler arasında daha belirgindir. Özellikle yüksek zekâsı olan ilk sınıflardaki çocuklar, bazen belleklerini ve çıkarım yapmalarını kullanarak okuma bozukluklarını geçiştirebilirler. Bu gibi durumlarda dokuz yaş ve sonrasına kadar bu bozukluk belirgin olmayabilir.

Okuma bozukluğu tanısı, bir çocuğun okuma başarısı zekâsından belirgin olarak geriyse konur. Diğer tanı özellikleri arasında hatırlama, harfleri ve kelimeleri sıra ile yazma, dilbilgisi ve çıkarım yapma güçlükleri vardır. Klinik olarak, bir çocuk okulda başarılı olmamasından dolayı umutsuz ve beklentisiz olabilir veya depresyon belirtileri yaşayabilir.

Standart zekâ testlerine ek olarak ruhsal eğitim tanı testleri de uygulanmalıdır. Tanı bataryası bir standart heceleme testi, yazılı kompozisyon, dili kullanma ve dil işlevi, bakarak yazma ve kalem kullanma yeterliliğinden oluşur. Okuma bozukluğunu ayırt etmede okuma alt testleri olan Woodcock-Johnson Ruhsal-Eğitim Bataryası (gözden geçirilmiş) ve Peabody Bireysel Başarı Testi (gözden geçirilmiş) de yararlıdır. Taramalı yansıtma bataryası insan şekli çizmeyi, resim-öykü testini ve cümle tamamlamayı içerir.  Yukarıda ismi geçen testler ülkemizde kullanılmamaktadır. Değerlendirme, davranış değişikliklerinin sistematik gözlenmesini de içermelidir.

Okuma bozukluğu tanısı, standart okuma başarı testi ile desteklenmelidir. Yaygın gelişimsel bozukluklar, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu ve zihinsel yetersizlik dışlanmalıdır.

Görsel ve işitsel algı ile ayrımlaştırmada güçlüğü olan çocuklarda gözlenen harflerin ters ya da dönmüş olarak algılanması, yanlış kodlama, bütünleme hataları ve sözcüklerin fonetik ayrımını yapmama okuma-yazmanın kazanılmasını, dolayısıyla çocuğun yaş ve zekâ düzeyinden beklenen akademik becerisini de önemli ölçüde olumsuz etkilemektedir.

Okuma bozukluğu olan birçok çocuk okumaktan ve yazmak-tan hoşlanmaz ve kaçınır. Bu gibi işleri yaparken kaygıları artar. Bu çocuklar, eğitim almazlarsa utanma ve küçük düşme duygularından dolayı başarısız olmaya ve dolayısıyla engellenmeye devam ederler. Zaman içerisinde bu duygular daha da artar. Büyük çocuklar kızgın ve depresif olabilir ve düşük benlik saygısı gösterebilirler.

Okuma bozukluğu sıklıkla ifade edici dil bozukluğu, yazılı ifade bozukluğu diğer duygusal ve davranışsal bozukluklarla, özellikle dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, davranış bozukluğu, büyük çocuk ve ergenlerde depresif bozukluklarla birlikte görülebilir.

Bu gibi durumlarda, bunlardan biri ek tanı olarak konur. Bazı olgularda sözel ve performans zekâ puanları arasında fark olur. Görsel algı eksiklikleri, % 10 kadarında vardır. Okuma bozukluğu, zihinsel yetersizlikten ayırt edilmelidir. Zekâ testleri özel öğrenme güçlüklerini tümsel eksikliklerden ayırt etmede yardımcıdır.

Yetersiz eğitimin verilmesi, çocuklarda iyi okuyamama ile sonuçlanacağından, aynı okuldaki diğer çocukların da okuma performansları araştırmalıdır. İşitme ve görme bozuklukları tarama testleriyle dışlanmalıdır.

Öğretmenin Okuma Zorluğu Olan Çocukla Yapacağı Çalışmalar

Dünyadaki diller okunuş ve yazılış özelliklerine göre “sığ” ve “derin” diller olarak sınıflandırılabilirler. Türkçe, yazıldığı gibi okunması ve her bir harfin tek bir sese karşılık gelmesi ve bu sesin (harf) sözcüğün neresinde olursa olsun değişmemesi gibi bir dil özelliğine sahiptir. Ural-Altay dil ailesinden gelen Macarca, Estonca ve Fince gibi bu özelliğe sahip dillere “sığ” diller denir. Bu dillerde bir sözcük daha önce hiç bilinmeyen, duyulmayan ve anlamsız bir sözcük bile olsa “harf çatarak” herkes tarafından aynı biçimde ve doğru olarak okunabilir.  Dolayısıyla Türkçe ve benzeri dillerde okuma-yazma öğretirken hem “ses öğretimi” hem de “tümdengelim yöntemi” kullanılabilir.  Bu iki yöntemde rahatlıkla uygulanabilmektedir. Okuma öğretiminde ses yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntemle okumayı öğrenemeyen ve okuma bozukluğu tanısı almış öğrenci ile öğretmen sözcük öğretimi yöntemi ile okuma çalışması yaparsa daha yararlı olabilir.

Öğretmenin okuma zorluğu olan çocukla yapacağı çalışmalar şunlardır:

Sözcük öğretimi

Sözcük öğretimi

Sözcüğü bakarak, yazarak, söyleyerek ve izleyerek çocuk belleğini kuvvetlendirir ve sözcüğün bütününü gözünde daha güçlü canlandırır.

Bu yöntemle, çocuğa yeni yollarla yeni kelimeler öğreneceği ve öğrenmek isteği sözcüğü kendisinin seçeceği söylenir. Çocuk izlerken, öğretmen kelimeyi büyük bir kağıda yazar. Sonra öğretmen kelimeyi söyler, bir kez çocuk kelimeyi izler. Bundan sonra, söylerken kelimeyi ayrı bir kağıda yazar. Sözcük, orijinaline bakılmaksızın bellekte yazılır. Eğer doğru yazılırsa, fişlenip dosyaya konur. Daha sonra izleme yöntemi bırakılır; öğretmen yazarken, çocuk sözcüğe bakarak öğrenir. Ardından kelimeyi kendi söyler ve yazar. En sonunda yalnızca kelimeye bakarak öğrenir.

Kavrama becerilerini geliştirmek için, çocuğa bireysel ya da grupla okuma yaptırılır. Bu yöntemde ardışık olarak materyaller sunulur ve etkin dikkat gerekir. Yeniden öğretilir, pekiştirilir ve sözcük tam anlamıyla öğrenilene kadar pekiştirmeye devam edilir. Bu yöntemde, çocuğun bildiği sözcükler, daha sonra da bildiği öyküler kullanılarak, çocuk okuma yazma için güdülendirilir.

Ayrıca, okuma bozukluğu olan çocuklar, mümkün olduğu kadar sosyal işlev düzeylerine yakın bir sınıfa yerleştirilmeli ve okumada özel yardım edilmelidir.


Yorumlar - Yorum Yaz
Takvim
iLETİŞİM